بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَبِهِنَسْتَعِينُ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
TARİHÇE-İ HAYAT 64. SAYFANIN TAHŞİYESİ - İslam, Şeriat ve hukukunun güzelliği1
ÜÇÜNCÜ CİNAYET: İstanbul'da yirmi bine yakın hemşehrilerimi, -hammal ve gafil ve safdil olduklarından- bazı particiler onları iğfal ile vilayat-ı şarkıyeyi lekedar etmelerinden korktum.2 Ve hammalların umum yerlerini ve kahvelerini gezdim. Geçen sene anlayacakları surette meşrutiyeti3 onlara telkin ettim. Şu mealde:
"İstibdad, zulüm ve tahakkümdür. Meşrutiyet, adalet ve şeriattır.4 Padişah, Peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa, Peygambere tâbi olmayıp zulüm edenler, padişah da olsalar haydutturlar. Bizim düşmanımız cehalet, zaruret,5 ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı; san'at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz. Ve bizi bir cihette teyakkuza ve terakkiye sevkeden hakikî kardeşlerimiz Türklerle ve komşularımızla dost olup el ele vereceğiz. Zira husumette fenalık var, husumete vaktimiz yoktur. Hükûmetin işine karışmayacağız. Zira, hikmet-i hükûmeti bilmiyoruz...6 "
İşte o hammalların, Avusturya'ya karşı -benim gibi bütün Avrupa'ya karşı- {(1): Bediüzzaman'a zurefadan biri bir gün, irfanıyla mütenasib bir esvab giymesi lüzumundan bahseder. Müşarünileyh de: "Siz, Avusturya'ya güya boykot yapıyorsunuz, hem onun göndeardiği kalpakları giyiyorsunuz. Ben ise, bütün Avrupa'ya boykot yapıyorum, onun için yalnız memleketimin maddî ve manevî mamulâtını giyiyorum" buyurmuştur. } boykotları ve en müşevveş ve heyecanlı zamanlarda âkılane hareketlerinde bu nasihatın tesiri olmuştur. Padişaha karşı irtibatlarını ta'dil etmeye ve boykotajlarla Avrupa'ya karşı harb-i iktisadî7 açmağa sebebiyet verdiğimden, demek cinayet ettim ki, bu belaya düştüm...
DÖRDÜNCÜ CİNAYET: Avrupa, bizdeki cehalet ve taassub müsaadesiyle, şeriatı -hâşâ ve kellâ- istibdada müsaid zannettiklerinden, nihayet derecede kalben üzülmüştüm. Onların zannını tekzib etmek için, meşrutiyeti herkesten ziyade şeriat namına alkışladım. Lâkin yine korktum ki, başka bir istibdad tekrar o zannı tasdik eder diye, ne kadar kuvvetim varsa Ayasofya Câmiinde meb'usana hitaben feryad ettim. Ve söyledim ki: Meşrutiyeti, meşruiyet ünvanı ile telakki ve telkin ediniz. Tâ yeni ve gizli ve dinsiz bir istibdad, pis eliyle o mübareki ağrazına siper etmekle lekedar etmesin. Hürriyeti, âdâb-ı şeriatla takyid ediniz. Zira cahil efrad ve avam-ı nâs kayıtsız hür olsa, şartsız tam serbest olsa, sefih ve itaatsız olur. Adalet namazında kıbleniz dört mezheb olsun. Tâ ki, namaz sahih ola. Zira hakaik-i meşrutiyetin sarahaten ve zımnen ve iznen8 dört mezhebden istihracı mümkün olduğunu dava ettim. Ben ki, bir âdi talebeyim. Ülemaya farz olan bir vazifeyi omuzuma aldım, demek cinayet ettim ki, bu tokadı yedim.
1 Ayrıca (Bakınız: Şeriat Derlemesi)
2 Vilayet-i Şarkiye’nin vatandaşları safi kalpli ve iyi niyetli olduklarından, kurnaz, dessas ve Müslüman görünüp şer propagandası yapan münafıkların o vatandaşları kendilerine alet etme ve idarecilerin nazarında kendileri yerine müttehem olma planlarına karşı Üstad Hazretlerinin çalışmasıdır ki bu zamana da dehşetli olarak bakar.
3 Ayrıca (Bakınız: Meşrutiyet Derlemesi)
5 Zaruret:Fakirlik ve geçim derdi.
“İhtikâr neticesinde, hayat ve yaşamak hissi, hissiyat-ı diniyeye galebe çalıp, ekser nâs midesini, maişetini daima düşünüyor. Hattâ ekser fukara kısmından olan Risale-i Nur talebeleri, bu musibete karşı çabalamak mecburiyetiyle hakikî ve en mühim vazifesi olan neşir hizmetini bırakmağa mecbur oluyor.” Kastamonu Lahikası (198)
(Bakınız: Kazanç ve Hizmet Derlemesi)
6 O zamanki hükümetin yüzde doksanı iyilik taraftarı, yüzde on ise mason idiler. Böyle bir hükümetin dine ters düşmeyen işlerine karışıp gürültü çıkarmak hükümeti yıpratır.
7 Yerli mallara rağbetsizlik milletin iktisadi ve sanayi faaliyetlerini durdurur, milli fakirlik başlar ve Avrupa dilenciliğine ve hakimiyetine yol açılır.
8 İctihad yapmak salahiyetinde olmayan kişilerden müteşekkil bir hey’et, dinin hükmetmediği saha olan mubahatta, yani اَنْتَ اَعْلَمُ بِاُمُو رِدُنْيَا كُمْ manasındaki hadislerini mana çerçevesine giren umûr-u dünya hakkında maslahatlara göre kanun yapabilir. (Bak: 3677.p.sonu) Fakat dinde hükme bağlanmış ve dinin teşri’ sahasına girip müctehidînin yeni içtihadını gerektiren mes’elelerde böyle dinî salahiyeti bulunmıyan bir heyet, maslahat anlayışı ile teşri’ yapamaz.
3799/1- Kur’anda “Yoksa onların şerikleri var da onlara dinden Allah’ın izin vermediği şeyleri meşru’ kıldılar öyle mi? mealindeki (42:21) âyetinin tefsirinde şöyle deniliyor:
«Allah’ın izin vermediği (şeriata zıd düşen) şeyleri meşru’ kılmak için şeriat yapmaya kalkışmak (dine aykırı teşri’de bulunmak), dünya harsi (kültürü ve menfaatı) namına yapılan fenalıkların, şirklerin başında sayılmak lâzım geleceğini ihtar eder...
Allah’ın şer’ine (gönderdiği hükümlere) karşı gelmek için, yoksa o müşriklerin, o muasır kâfirlerin birtakım şerikleri (Bak: Endad) var ve istedikleri gibi teşri’ (kanun yapma) salahiyetini haiz bulunuyorlar da شَرَعُوا لَهُمْ مِنَ الدِّينِ مَايَاْزَنْ بِهِ اللَّهُ dinden Allah’ın izin vermediği şeyleri onlara meşru’ mu kıldılar... Allah’ın izin vermediği, meşru’ kılmadığı birtakım şeyleri teşri’ ediyorlar, diledikleri gibi din yapıyorlar öyle mi?.. İnsanların teşri’deki mesaisi Allah Teala’nın izni hududunu aşmamalıdır. (Mubahat dışına çıkmamalıdır.)» (E.T. 4238-4239) Kur’an (18:110) âyeti de, ibadette şirki men etmekle mezkûr manayı teyid eder.
Bir atıf notu:
- Hz. Lokman’ın oğluna “Allah’a şirk koşma” nasihatının asrımıza bakan vechi, bak: 3760/8.p.
3800- İkinci meşrutiyet devresinde teşri’ organı hakkında Bediüzzaman’a sorulan bir sual ve cevabı:
«Meclis-i Meb’usanda Hristiyanlar, Yahudiler vardır. Onların reylerinin şeriatta ne kıymeti vardır?
Cevab: Evvela, meşverette hüküm ekserindir. Ekseriyet ise müslümandır. Altmıştan fazla ülemadır. Meb’us hürdür. Hiçbir te’sir altında olmamak gerektir. Demek hâkim İslâmdır.
Saniyen: Saati yapmakta veyahut makineyi işletmekte sanatkâr bir Haço veya Berham’ın reyi mu’teberdir. Şeriat reddetmediği gibi, Meclis-i Meb’usandaki mesalih-i siyasiye ve menafi-i iktisadiye dahi ekseri bu kabilden olduğundan reddetmemek lâzım gelir.
3801- Amma ahkâm ve hukuk ise, zaten tebeddül etmez. Tatbikat ve tercihattır ki, meşverete ihtiyaç gösterir. Meb’usların vazifesi o ahkâm ve hukuku, su-i istimal etmemek ve bazı kadı ve müftilerin hilelerine meydan vermemek için, bazı kanunları yapmak, etrafına sur etmektir. Aslın tebdiline gitmek olmaz. Gidilse intihardır.» (A.B. 417)
İslam Prensipleri Ansiklopedisi Teşri’ Maddesi
Bu dersi indirmek için tıklayınız.